-
1 mide suyu
n. gastric juice* * *gastric juice -
2 mide
желу́док (м)* * *анат.желу́докmide ağzı — входно́е отве́рстие желу́дка
mide kapısı —привратник
mide suyu — физиол. желу́дочный сок
mide ülkeri — мед. я́зва желу́дка
••- mide bulandırmak
- mide fesadı
- mide fesadına uğramak
- midesi kaldırmamak
- midesi almamak
- midesi götürmemek
- midesi kazınmak
- midesi ezilmek
- mideye oturmak
- midesi yanmak
- midesi ekşimek
- midesi kaynamak -
3 mide öz suyu
Magensaft m -
4 mide
"stomach, belly. - ağzı anat. cardia, cardiac orifice. -si ağzına gelmek 1. to feel like vomiting. 2. to be revolted by something. -si almamak /ı/ to have no appetite for. -yi ateşlemek slang to hit the booze, bend the elbow. - bağırsak yangısı path. gastroenteritis. -yi bastırmak (for a snack) to assuage one´s hunger pangs. -sini bozmak /ın/ (for something) to give (one) indigestion, upset (one´s) stomach. - bozukluğu indigestion. -si bozulmak to have indigestion. -sini bulandırmak /ın/ 1. to make (one) sick at one´s stomach, turn (one´s) stomach. 2. to make (someone) suspect that something has gone (or will go) wrong. -si bulanmak 1. to feel sick at one´s stomach, feel nauseated. 2. to be revolted by something. 3. to suspect that all is not well, smell a rat. - bulantısı nausea. -sine dokunmak /ın/ to give (one) indigestion, upset (one´s) stomach. - dolgunluğu feeling of overfullness (in the stomach). -si ekşimek to have heartburn. - ekşimesi heartburn, pyrosis. - ezikliği slight feeling of hunger. - fesadı indigestion. - fesadına uğramak to get indigestion, get an upset stomach. - genişlemesi path. tympanites. - iltihabı/yangısı path. gastritis. -si kaldırmamak/götürmemek/kabul etmemek /ı/ 1. to be unable to eat (a food) (because one finds it revolting or indigestible). 2. to be revolted by, be unable to stand (something). - kanaması gastric bleeding. -si kaynamak to have indigestion; to have heartburn. -si kazınmak to feel very hungry, be ravenous. -yi kurtarmak slang to assuage one´s hunger. - onarımı gastroplasty. -ye oturmak (for food) to sit heavily on one´s stomach. - spazmı gastric spasm. - suyu gastric juice. - şişkinliği bloated feeling (in the stomach). - ülseri path. gastric ulcer. -si yanmak to have heartburn." -
5 su
вода́ (ж)* * *- yu1) вода́su almak — а) промока́ть ( об обуви); б) дава́ть течь (о лодке, судне); в) мор. брать питьеву́ю во́ду ( в судно)
su basmak — затопля́ть водо́й
su çekmek — а) впи́тывать во́ду; б) брать во́ду из коло́дца
su dökünmek — облива́ться водо́й
su etmek / göstermek / yapmak — дава́ть течь ( о судне)
su geçirmez — водонепроница́емый
su kaçırmak — а) пропуска́ть во́ду; б) арго моро́чить го́лову кому
su tesisatı, su boru hattı — водопрово́д
su vermek — а) полива́ть ( растения); б) напои́ть ( животных); в) дать во́ду кому; г) остужа́ть в воде́ калёный мета́лл
deniz suyu — морска́я вода́
içilir su, içme suyu — питьева́я вода́
kaynar su — кипято́к
maden suyu — минера́льная вода́
musluk suyu — водопрово́дная вода́
tatlı su — пре́сная вода́
yağmur suyu — дождева́я вода́
2) в соч.sular — во́ды
kıyı suları — прибре́жные во́ды
sanayı suları — промы́шленные во́ды
termal / şifalı sular — минера́льные исто́чники
yeraltı suları — подзе́мные во́ды
3) во́ды, во́дный масси́в; во́дные простра́нстваkara suları — территориа́льные во́ды
su baskını — наводне́ние
su basma — затопле́ние
köyü su bastı — деревню́ затопи́ло
su kavşağı — слия́ние рек
su yüzü — пове́рхность воды́
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́, на воде́
4) река́, ре́чка5) врз. сокdomates suyu — тома́тный сок
portakal suyu — апельси́новый сок
mide suyu — физиол. желу́дочный сок
6) эссе́нция ( получаемая из пахучих цветков)çiçek suyu — цвето́чная эссе́нция
gül suyu — ро́зовая вода́
7) отва́р, насто́й; бульо́нet suyu — мясно́й бульо́н
pirinç suyu — ри́совый отва́р
tavuk suyu — кури́ный бульо́н
iki su yıkamak — стира́ть два ра́за
••suda balık satmak — погов. дели́ть шку́ру неуби́того медве́дя
suyu görünce teyemmün bozulur — посл. при ви́де воды́ в омове́нии песко́м уже нет нужды́ (если есть возможность решать вопрос законным путём, то почему не воспользоваться этой возможностью)
suyu görmeden paçaları sıvamak — погов. засучи́ть штани́ны, не ви́дя воды́
- suyunu almaksu uyur, düşman uyumaz — посл. во́ды спят, враг не дре́млет
- suyu baştan kesmak
- sudan cevap
- su çarpmak
- suyu keşilmiş değirmene dönmek
- suyunu çekmek
- sudan çıkmış balığa dönmek
- su dökmek
- suya düşmek
- sudan geçirmek
- su gibi - su gibi bilmek
- su gibi gitmek
- su gibi okumak
- su gibi terlemek
- suyuna gitmek
- suyunca gitmek
- suya göstermek
- su göstermemiş
- su yüzü göstermemiş
- su götürmez
- suyu ısınmak
- suyu kaynamak
- su içinde
- su içinde kalmak
- su iktiza etmek
- su kapmak
- sular kararmak
- su katılmamış
- suyu kesiyor
- su kesmek
- su kesilmek
- su koyuvermek
- suyu mu çıktı?
- yahu, İstanbulun suyu mu çıktı?
- suyu nereden geliyor
- suda pişmiş
- su okutmak
- suya sabuna dokunmamak
- suya salmak
- suyu seli kalmamak
- su serpilmek
- suyunun suyu
- suyuna tirit
- su yürümek
- su yüzüne çıkmak -
6 su
su <- yu> Wasser n; Saft m;su baskını Überschwemmung f; Hochwasser n;su etmek leck sein;su geçirmez wasserdicht;su gibi akmak wie im Flug vergehen; viel trinken, fam saufen;su gibi bilmek aus dem Effeff wissen;su gibi gitmek Geld dahinschmelzen;su gibi konuşmak (okumak) fließend sprechen (lesen);su götürmemek fig auf der Hand liegen;su götürmez unumstritten, offenbar;-in su götürür yeri olmamak unumstritten sein;su ısıtıcı Warmwasserbereiter m;su içinde mindestens;su içinde kalmak in Schweiß gebadet sein;su işleri Bewässerungsarbeiten f/pl;su katılmamış fig reinsten Wassers;su kayağı Wasserski n;su kayağı yapmak Wasserski fahren;su koyuvermek Saft ausscheiden; fig die Flinte ins Korn werfen; einen Lachanfall bekommen;su seviyesi Wasserspiegel m;su yüzüne çıkmak offenbar werden;su yatağı Wasserbett n;sudan ucuz spottbillig;suya düşmek fig ins Wasser fallen;suya sabuna dokunmamak fig heikle Dinge vermeiden;suyun başı Quelle f;-in suyuna gitmek, suyunca gitmek jemandem nicht widersprechen;suyunu çekmek Wasser absorbieren; fig Geld usw verbraucht werden;çamaşır suyu (chlorhaltiges) Bleichmittel n;maden suyu Mineralwasser n;mide suyu Magensaft m -
7 su
(-yu)1) вода́su akıntısı — пото́к воды́
su boru hattı — водопрово́д
2) в разн. знач. сокsu koyuvermek — выделя́ть сок (об овощах при варке)
mide suyu — физиол. желу́дочный сок
3) река́, водоём (естественный)su başı — исто́к (реки, ручья)
suyun başı — а) исто́чник, родни́к; б) перен. исто́чник (дохода)
4) (тж. sular) вода́, во́дная ма́сса (реки, озера)sular — во́ды, во́дные простра́нства
anavatan suları, kara suları — территориа́льные во́ды
su baskını, su basması — разли́в, наводне́ние
5) отва́р, насто́й; эссе́нция; бульо́нçiçek suyu — цвето́чная эссе́нция
6) украше́ние по краю́ какого-л. предме́таsu akrebi — зоол. обыкнове́нный водяно́й скорпио́н
-
8 öz su
См. также в других словарях:
USARE-İ MİDEVİYE — Mide suyu, mide salgısı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
FAZZ — Kaba ve kötü huylu olan kimse. * Karın suyu, mide suyu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
öz su — is., yu, biy. 1) Bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvı, usare Her yan öyle sessiz ki insan kulak kesilse dallara, yaprak uçlarına yürüyen öz suyun fısıltısını işitecek! A. İlhan 2) Salgı ile oluşan ve içinde enzimler bulunan organik sıvı Mide… … Çağatay Osmanlı Sözlük